Karabatak Dergi 73.Sayı Mart-Nisan 2024

Dokunulmadığında kararan bir ekran insan gönlü. Aydınlığı uzun sürmüyor. Dünya ateşlerle yanarken o soğuk bir uykunun içinde buluyor kendini. Ta ki yeni bir dokunuş gerçekleşene kadar. Bu yüzden “Nezir”/Uyarıcı”dır Peygamberler. Yüzyıllar öncesinden kelimeleriyle dokunurlar kararan gönlümüze. Ekran birden aydınlanır yeryüzünün büyük anlam çarkları dönmeye akrep ve yelkovan, yörüngesinden çıkmış insanı “İbnü’l-Vakt/Vaktin Çocuğu” çizgisine getirmeye başlar. “O hâlde hatırlat, bir yararı olacaksa hatırlatmanın,” buyuruluyor Kur’ân’da. (Âlâ, 9) Demek ki hatırlatmanın tesir etmediği ruhlar var.

Hatırlatmanın tesir etmediği insanın algı melekeleri çalışmamaktadır çünkü. Algıyı esir alan nice görünür/görünmez hayalet geziyor yeryüzünde. Propaganda sadece biri bunların. Belki en etkilisi. Fakat bilgisizlik, kibir, zenginlik, yoksulluk, tembellik, yorgunluk ve bıkkınlık gibi nice algı güvesi var ki aklı ve şuuru tarumar ediyor, nefes aldırmıyor iradeye. İyiyle kötüyü ayırmamız zorlaşıyor. Buna gücümüz yetse bile iyinin yanında yer alma cesaretini gösteremiyoruz.

Son ümidimiz vicdan. İnsaf ve adaletin kapısını yalnız o çalabilir. Hakkı kabul etmeyi, doğrudan yana olmayı, zulmü hoş görmemeyi o salık verebilir bize. Kendimizden bir parça olduğu için kibre kapılmadan kulak verebiliriz pekâlâ bu sese. Kötülüğe karşı koyma bilincimiz kış uykusundan kalkıp elimizden tutar. Sokrates’in cini gibi bize yeniden yol göstermeye başlar. İrade ve muhasebeden bir denge çubuğu armağan eder yalpalamadan yürüyebilmemiz için. Kapısında mübaşirlerin beklemediği bir iç mahkeme inşa eder hükmüne rıza göstermedikçe huzursuz olduğumuz. Fakat ya vicdan işlevsiz bir hâle geldiyse. Ya tuz bozulduysa?

Modern zamanların vicdanı olabilir mi sanat? Ya da işlevsiz hâle gelen vicdanı diriltecek bir iksir! Duyarlılığını kaybeden çarpılmış beşeri, insanlık alanına çekecek bir felsefe taşı. Olabilir. Fakat bunun için sanatın elini vicdanına koyması gerekiyor. Şairleri, yazarları, ressamları, film yönetmenlerini, müzisyenleri sahaya davet ediyoruz. Saha’ya yani Gazze’ye. Vicdanların sınandığı bu mukaddes kara parçasına sahip çıkılmadan kara görünmeyecek insanlık için.

“Anadolu Şehirleri ve Edebiyat” dosyamıza devam ediyoruz. Bu kez Ankara, Sinop, Kars, Sakarya, Muğla ve Sivas üzerinde kanat çırpıyor Karabatak.  Röportajımız Gülper Refiğ’le. Mahmut Bıyıklı’nın sorularını cevaplayan Refiğ, Halit Refiğ’in şahsında bir dönemin kültür hayatını mercek altına alırken bir hakikatin altını çiziyor: “ Hakikatin peşinde olmanın ağır bir bedeli var.” Projektör sayfamızın konuğu ise çocuk edebiyatına emek veren yazarlarımızdan Şükran Binark. “İnsan iksirle değil yaptıklarıyla ölümsüz olur,” diyor Binark.

Ezra Pound’un “Usura/ Faiz” adlı efsanevi bir şiiri vardır. Ahmet Akarsu’nun çevirisiyle yeni bir neşrini yapıyoruz “Faiz”in. Akarsu, bununla kalmıyor bir de nazire yazıyor bu şiire: “Faiz: Kâğıda Şırıngayla Zerk Edilmiş İskelet” Bu iki şiiri birbiri peşi sıra okumanızı salık veriyor, Türk şiirinin genç seslerinden Ahmet Akarsu’ya dikkatinizi çekiyoruz.

Karabatak’ın muhtevası zengin, suları derin. Bir sayfa yetmiyor bunun için. İyisi mi kapağı aralayıp kendinizi edebiyatın özgün dalgalarına bırakın. Şiirler, öyküler, denemeler, makaleler ve tabii ki görsel sanatlar… Bırakın ki Karabatak bir kez daha gökle buluşsun.

Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Karabatak Dergi 73.Sayı Mart-Nisan 2024 Karabatak Dergi 73.Sayı Mart-Nisan 2024 KARABATAK73 Karabatak Dergi 73.Sayı Mart-Nisan 2024

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.